25 Mart 2012 Pazar

Brighton

ve Brighton!
geldiğimden beri en çok gitmek istediğim yer!
-di, gittim bugün:) 
ama bunu saymayın lütfen, bu sadece Brighton için bir başlangıç. daha çok güzel yerlerine gidicem, küçük ve kendine özgün pubları var mesela. ancak fotoğraflarını görebildim, nisan tatilimde gidicem.
bu sefer sadece pikniğe gittik. evinde kaldığım Nazlı'nın iş arkadaşlarıyla beraber. güzel birgündü, en azından Brighton'ı gördüğüm için çok mutluyum:)


ve denizi gördüm!

yani piknik dediysem tam piknik değil ama burdakiler sahile inip orda birşeyler yemeye piknik diyorlar. belki de doğrusu budur, bilemiyorum. ama gerçekten hep duyuyoruz ya, güneşi görünce soyunuyorlar diye. evet hava sıcaktı, ben de t-shirtle oturabildim mesela ama akşama doğru gerçekten üşüdüm ben. iki hırka üstüste giydim. onlar hala bikinileriyle oturabildiler pes dedim ya!
ama atmosfer derseniz... müthişti!





güneşi gördüm, denizi gördüm, yılın ilk denize temasımı da ingiltere'de yaptım. yazı bekliyorum, yüzücem!







köpekli kadın:)

perdemi kapamak için pencereye bi gittim, dışarıda ışıklarda bekleyen bu kadını gördüm. daha doğrusu kımıl kımıl hareket eden şeyleri gördüm. valla fotoğrafta maalesef net çıkmadı ama en az 15 köpek var bu karede ve hepsine bu kadın bakıyormuş. hep gezdiriyormuş böyle köpeklerini, alt kattaki kafede de kahve içiyormuş sonra da. hepsine de o bakıyormuş ya! inanılmazdı gerçekten!
ama en çok yanındaki şu ilginç adama güldüm. kadın zaten işi başını aşmış, 15 köpekle mücadele ediyor ışıklarda, yola fırlamasınlar diye, adam sürekli birşeyler sorup duruyor. ama kadının etrafında dört döndü görmeniz lazımdı yani:)))) öldüm öldüm gülmekten:)






İdeal Home Show

bu fuarda çalışıyorum işte. hani bayıldığımdan değil de öyle hatıra niyetine çektik birkaç poz, paylaşıyım dedim. geçen ay da 2 gün çalışmıştım, kaş pudrası satıyordum. kaş boyayıp durmuştum 2 gün boyunca. bu ingilizlerin kaşı olmadığı için ona çok meraklılardı. ama bu sefer makyaj malzemesi satıyorum. bu biraz daha zor gidiyor. ama idare eder işte, hiç yoktan iyidir hesabı yani. bu fuar 16 gün sürüyor. yarısı bitti. devam ediyorum hergün gitmesem de. 1 nisanda bitecek.




ve ancak benimle aynı karede olabilecek yazı:
(alttaki resimde yukarıda)
:)
bu dondurmacı amcayı çok sevdim ya! tontiş, böyle gülücükler saçıyor. anısı olsun dedim, çekiyim mi dedim. ünlü olmak istiyorum, beni ünlü yap o zaman dedi:))

Turkish dersi

bu arkadaşlar da yine couchsurfing'ten. bu buluşma da her perşembe günü oluyor. türkçeye ilgi duyan arkadaşlar geliyor, ben ve o gün gelen başka türk varsa türkçe konuşuyoruz. açıkçası sohbetin %90'ı ingilizce geçiyor ama amaç türkçe öğretmek yani. organize eden arkadaş da yeşil t-shirt'lü olan arkadaş, Jon, ingiliz. ona hep can diyolarmış türkiyede bizimkiler:)


buluşma yerlerimiz türk yerleri.  3-5 ay önce açılan kahve dünyasıyla başladık, ordan sıkılınca fotoğraftaki shisha yani nargile kafede buluşuyoruz. bu hafta da kebapçıya gittik.

bu hafta çok enteresan bir gruptuk gerçekten. bir filipinli çocuk, bir italyan asıllı amerikalı kız, bir ingiliz (Jon), bir de ben laz:)) işte her perşembe fıkra oluyoruz:)) bu hafta filipinli çocuk çok komikti. biraz hastaydı, üşütmüş. ayran içiyor, waow boğazıma çok iyi geldi, çok sağlıklı diyor; çay içiyor, waow boğazımın ağrısı geçti diyor. dedim çay işte, öğle yeşil çay gibi bişey değil bu dedim ama yok iyi geldi deyip durdu:))) her hafta farklı geçiyor. 

burası da Türk restoranlarının, shop'larının yoğun olduğu Harringay'de Antepliler Restoran. 




Pablo from Argentina...

uzun zaman olmuş yine bloguma bakmayalı. aslında bu haftamın tamamı fotoğraflıktı neredeyse. ama çekmemişim hiç:( insana, sohbete acıkmışım, unutuyorum insan görünce:) güzel bir haftaydı, her günüm ve akşamım doluydu. elif oldum bu hafta ve londra'da yaşadığımı da hissettim nihayetinde ayrıca...

ama burda çevre edinmek hem çok kolay hem çok zor. bana daha çok zor kısımları denk geldi. bu sefer dörtayak elif olamadım yani!

bu arkadaş Pablo. couchsurfing'in bir buluşmasında tanıştık, görüşmeye devam ediyoruz. iyi bir arkadaş gerçekten. çünkü "dinlemeyi seviyor" :)) şaka şaka. gerçekten dinlemeyi seviyor ama bu yüzden değil yani;) iyi niyetli ve çok yardımsever. onun da pek arkadaşı yok burda. bir de bana ispanyolca öğretiyor. ben de türkçe öğretiyorum. çat pat bişiler öğrendim ama asla diyaloğa dönüşmez, dönüşemez yani:)



11 Mart 2012 Pazar

Apsley Marina ve Calzone


Selamlar yeniden! geçen hafta Apsley'e, ayıptır söylemesi dayımın restoranlarından birine (Calzone) gittik.  küçük bir reklam da olsun artık di mi? ;)
Burası Londra'ya metro ve trenle 45 dk uzaklıkta olan bir yer. çok güzel bir doğası var. resimlere bakınca anlayacaksınız. çok soğuk bir havada gittik her zamanki gibi, havalar güzelleşince yine gideceğim, o zaman bu insansız karelerde bol bol insan olacak...



bu köprü kanalın üzerinde.

 bu da kanalın bir tarafı. kazlar, ördekler var çok güzel:)

Calzone de şu mavi botla köprü arasında kalıyor tam olarak. lokasyona bayıldım!


ördekleri görüyor musunuz? :)))

burası da Apsley Marina. gerçekten müthiş bir görüntüsü var. botların suya yansıması süper görünüyor. havanın bulutlu olmasına bu yönden sevindim, çok daha güzel yansıyordu...


bu minik de Azra bebek.

Azra bebek ve annesi Burcu. onları çok sevdim. daha önce evlerine gittik, muhteşem bir yerde oturuyorlar. Londra'ya 1 saat, countryside evlerinde. kocaman parklar, yeşillikler ve o muhteşem evler... bir daha ki gidişimde mutlaka kareleceğim tabi ki;)

günışığında fotoğraf çekilmeyi unuttum. giderayak kanalın kenarında birkaç kare. tam da şansıma o sırada şu arkadaki kuğu uçarak kondu. ah keşke o kuğunun suya konuşunu çekebilme imkanım olsaydı. ben böyle birşey görmedim, inanılmaz görkemliydi.


 ve kuğu takılıyor...

bu seferlik bu kadar.  eşek kafalılığımdan çok gezmiyorum. martın son 2 haftası çalışacağım. o yüzden nisana kadar küçük bir ara.
sevgiler,