14 Nisan 2012 Cumartesi

British Airways - Flight BA2012 :)

12 Nisan Perşembe

Pablo, müşterisi olarak şans eseri British Airways Exclusive Club özel akşam yemeğine 2 kişilik bilet kazanmış ve beni de davet edince gittim, gerçekten Londra'da çok farklı bir deneyim oldu benim için. Çünkü böyle bir akşam yemeğine verecek param yok ne yalan söyliyim:)) Neticede öğrenciyiz burada. 

Organizasyona gelince... Önce bir saatlik bir kokteyl oldu ve ardından akşam yemeği. Yemek alanından kesinlikle bahsetmeliyim. Yemek alanı uçağın first class kısmı olarak dekore edilmiş. Masalar çok şık ve en etkileyici kısmı da uçak pencereleriydi. Pencerelerden görünen bulutlar (aslında elektronik) uçak uçuyormuş gibi hareket ediyordu. Yemekler de bir o kadar lezzetliydi. Garsonlar da çok ince ve çok ilgiliydiler. Kısaca herşey süperdi.

Pablo'ya bir kere daha teşekkür ediyorum.
Muchas gracias Pablo!

Aşağıdakiler de Pablo'nun çektiği kareler... Herşeyi çekti o gece. Bazı kareler de tavandaki aynadan...















12 Nisan 2012 Perşembe

CANTERBURY

11.04.12 Çarşamba...

Canterbury yolundayım...


ve geldik...

sırayla:
Surlar ve park...
Sokaklar, shop'lar ve cafe'ler...
Canterbury Cathedral...
The Canterbury Tales...

herşey olağanüstüydü. bayıldım..! teşekkürler Jon organizasyon için;)

Hepsinden önce size biraz Canterbury ile ilgili bilgi vereyim...

1.yy'da Romalılar Britanya'yı fethettikten sonra, burası Roma şehrine dönüştürülmüş ve ona göre tekrar inşa edilmiş. bu surlar da o dönemde yapılmış. şehrin etrafı bu surlarla çevrili ve çok görkemli. öyle güzel restore edilmiş ki surlar.. üzerinde yürüme yolları var, şehir merkezine gitmek için bu yolları kullanıyorsun. 5. yy'da Romalılar Britanya'dan ayrılınca şehir tekrardan harabeye dönmüş. Daha sonra Anglo-Saksonlar bu şehre yerleşmiş. daha sonra da adı değişmiş ve "kent halkının tahkimli mevkii" anlamına gelen Canterbury olmuş. buranın halkı da 6. yy'da hristiyan olmaya başlamış.

İşte bu nedenlerden şehir buram buram tarih kokuyor. Her köşesinde ayrı ayrı hissedebiliyorsunuz.

Surlar ve Park

Evet istasyondan iner inmez böyle bir görüntüyle karşılaştım. Surlar ve hemen yanında muhteşem bir park...










kalenin üzerinden yürürken sol tarafındaki park.
Dane John Parkı...































bir türbe...




Canterbury Cathedral


İşte burası inanılmazdı! Olağanüstü büyük ve etkileyici bir katedral! Görünce kalakalıyorsunuz.

Biraz bilgi verecek olursak:
Kent krallığının hristiyanlığı kabul etmesi 597'de St. Augustine adlı sonradan aziz olan ve çok önemli bir teoloji düşünürü ve yazarı tarafından sağlanmış. St. Augustine bu şehirde bir Başpiskoposluk kurmuş ve ilk Canterbury Başpiskoposu olmuş. Bu nedenle Canterbury'de bu katedral inşa edilmiş. Bu katedral tüm İngiltere için Hristiyan Katolik Kilisesi başı olarak kabul edilmiş. Günümüzde de Canterbury Başpiskoposu Angılan Protestanlarının en yüksek dinsel lideriymiş.



burası da girişi. bu kapıdan girdikten sonra bu inanılmaz katedrali görebiliyorsunuz. ama şehrin her yanından katedralin tepesi görünüyor.


Canterbury'ye Couchsurfing'te bir aktivite düzenleyerek gittik. Jon (Türkçe dersinden), yeni bir üye olarak Kelly (Canterbury'ye çok yakın oturuyor) ve ben. Fotoğraftaki de Kelly.


Burası da bebeklerin vaftiz edildiği alanmış. Gerçekten çok tuhaf geliyor insana.






The Martyrdom: Şehitlik














Katedralin tavanları. O kadar yüksekleri ki, keşke gördüklerim fotoğraflara birebir yansıyabilseydi... Gerçekten inanılmazdı...







Sokaklar, Shop'lar, Cafe'ler...

Sokaklarda ayrı bir hayat var. Hep hareketli, hep canlı. Çektiğim bu gruplar dışında her köşe başında ayrı bir sokak şarkıcısı var. Her yerde müzik var.





bu ev de yan, hasar görmüş ama hala ayakta...  Windsor bölümünde de başka bir yan ev göreceksiniz...

  
Sokaklar hep bu kadar. Küçük ve ve çok kendine has. Sokaklarda, shoplarda ve cafelerde çok fazla italyan havası hakim. Evler de rum evlerini andırıyor. Gerçi bunu neredeyse gittiğiniz her town'da rahatlıkla görebilirsiniz.






 sokaklar...

 

offf cafe'ler, publar çok romantikti. ya da değildi de ben sevgilimi özledim, bilmiyorum. Hep gezerken onunla buralarda olmak vardı diye diye gezdim:(
Hopefully...





Sevgilim, bu kare senin için! ;)
xxx










Turkish style nasıl ama? ahahah:))
Şaka gibi, bizim apaçi saçlar Canterbury'de style olarak pirim yapmış, valla şaştım kaldım!


The Canterbury Tales

Canterbury Tales çok ünlüymüş, daha önce hiç duymamıştım. 14. yy'da Chaucer tarafından yazılmış, İngilizce ilk yazılı eser olması bakımından önemliymiş. İngiliz edebiyatının şaheserlerinden biri olarak sayılıyormuş hatta. İşte Canterbury öykülerinin simule edildiği bir ortam bu da. Figürler var, her biri çok gerçekçi. Bize de kulaklık verdiler, oda oda gezerek o zamanın figürlerine bakarak bize öyküyü anlattılar. Ben de o karanlıkta çekebildiğim kadar fotoğraf çektim. Çok net değil ama olsun. hiç yoktan iyidir, değil mi? :)
Çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim, ama farklı bir deneyim oldu, o kesin! Ama figürler tek kelimeyle çok gerçekti...